444 4 845
spotify youtube facebook twitter instagram linkedin

İsimsiz Kahraman: Tayyareci Vecihi Hürkuş
9 Şubat 2021 Kültür & Sanat

İsimsiz Kahraman: Tayyareci Vecihi Hürkuş

Küçüklüğümüzde birçoğumuzun “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuna verdiği cevap astronot veya pilot olurdu. İlk Türk pilotumuz olan Vecihi Hürkuş’un da çocukluğundan beri var olan bir hayaldi uçmak. Fakat o gerçekleştireceği hayalleri için büyük bedeller ödeyecekti. Mayıs’ta hayat hikayesini “Hürkuş: Göklerdeki Kahraman” filmiyle sinema salonlarında izlemeden hemen önce onun umut ve hüzünle dolu hayatını mercek altına alalım istedik.

Atatürk’ün havacılık ile ilgili ünlü sözünü bilirsiniz: “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar”. Henüz daha o dönemlerde uçakların hayatımızda büyük bir rol oynayacağını öngörmek çok da zor değildi. Havacılık yeni yeni gelişmeye başlamıştı. Ülkemizin zor zamanlardan geçtiği, hatta küllerinden doğduğu o dönemden kısa bir süre önce ilk Türk pilotu Vecihi Hürkuş doğacaktı. 

Ülkesini canı pahasına seven ve onu geliştirmek için ısrarla ve inatla çalışan bu değerli insan 1896 yılında İstanbul’da doğdu. Sanata meraklı Hürkuş’un Tophane Sanat Okulu’ndan mezun olduğu dönemlerde dünya çevresindeki ülkeler arasında bir gerilim yükseliyordu. Kısa süre içerisinde Birinci Dünya Savaşı patlak verecekti. Hürkuş’un savaş ile tanışması gönüllü olarak Balkan Harbi’ne katılmasıyla oldu. Üstelik harbe katıldığında henüz 16 yaşındaydı. Ülkesini canından çok seven Hürkuş harpten döndüğünde pilot olmaya karar verecekti. Fakat henüz yaşı küçük olduğu için pilot okulu yerine makinist mektebine kabul edildi. Burada uçakların makine yapısını öğrenen Hürkuş, Birinci Dünya Savaşı’nda cephede makinist olarak görev aldı. Bir süre sonra ise kurduğu hayallerine ulaşacaktı. 

Pilot olarak ilk uçuşunu 1916’da gerçekleştirdi. Aynı sene pilotluk diplomasını aldı. Bir pilot olarak gittiği ilk cephe Kafkas Cephesi olacaktı. Bu görev hem onun hem de ülkesi için önemliydi. Çünkü bu görevde düşman uçağını düşüren ilk Türk pilotu oldu. 

Tarihteki ilklerle, ödüllerle ve zorluklarla geçireceği hayatı daha yeni başlıyordu. Aynı sene hava savaşları sırasında uçağı düştü ve Hürkuş bu kazada yaralandı. Kazanın hemen ardından ise Ruslar tarafından esir alındı. Yılmadı ve tutsak edildiği adadan yüzerek kaçtı. İstanbul’a döndüğünde Birinci Dünya Savaşı neredeyse sona ermekteydi fakat doğduğu şehir işgal altındaydı. İstanbul’un işgal edildiği o günlerde gizlice üç uçağı Anadolu’ya kaçırmaya çalıştı fakat bakımsız olan uçaklar uçamayınca bu girişimi yarıda kalmış oldu. Ardından gizlice Konya’ya gitti ve sivil pilot olarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Savaşta Yunan birliklerine karşı havadan bomba saldırısı yaparak Türk tarihinin ilk hava saldırısını da Hürkuş gerçekleştirmiş oldu. Hürkuş’un tüm bu çabaları karşılıksız kalmadı elbette. Savaştaki başarılarından dolayı TBMM’den üç defa takdirname ve Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası aldı.

Hayatı boyunca ülkesi ve halkı için çalışmış olan bu yürekli insan savaşın ardından İzmir’de havacılık okulu açarak öğrenciler yetiştirmeye başladı. 1923’te İtalyan bir yolcu uçağı Edirne’de arızalandı ve terk edildi. Hürkuş ise terk edilen bu yolcu uçağını tamir ederek İzmir’e uçurdu. Bu deneyimin ardından yepyeni bir hayali vardı artık. Kendi uçağını kendisi üretecekti. Hayatının kara sayfaları bu hayaliyle birlikte yazılmaya başladı diyebiliriz. Aynı sene içerisinde üstelik 14 ay gibi kısa bir sürede motoru dışında her parçası yerli olan kendi uçağını üretti. İlk uçağının ismine “Vecihi K-VI” adını verdi. Fakat uçağını uçurmak isteyince işler sarpa saracaktı. Dönemin şartlarında ülkede uçakların uçuş yapmasına onay verecek bir kurum yoktu. 28 Ocak 1925’te uçağını İzmir’den havalandırdı. Fakat yere indiğinde izinsiz uçuş yaptığı için ceza yedi. Üstelik Hürkuş’un yiyeceği tek darbe bu değildi. Devlet bir daha asla geri vermemek üzere uçağına el koyacaktı. Yılmayan Hürkuş, Hava Kuvvetlerindeki görevinden istifa ederek Ankara’ya Türk Tayyare Cemiyeti’ne bugünkü ismiyle Türk Hava Kurumu’na katıldı. O dönemlerde Almanlar ile ortak kurulmuş olan “Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi” (TOMTAŞ) fabrikası uçak üretmeye başlamıştı. Üstelik bu fabrika dünyanın en büyük uçak fabrikalarından biriydi. Fakat şirket politikalarının tutarsızlıkları nedeniyle TOMTAŞ 1928 yılında iflas etti. Bu sırada Türk Hava Kurumu’nun uçak üretmemesi konusundaki uyarılarını dikkate almadan yeni bir spor uçak üretti. “Vecihi-XIV” ismini verdiği yeni uçağını Kadıköy’den havalandırdı. 
Yurtdışındaki gazetelere bile konu olan Hürkuş her seferinde dönemin yetkililerinden yediği darbelere karşı daha da inatla yeni projeler üretmeye devam etti. Atlas Okyanusu’nu geçen ilk pilot olması için teklif alan Hürkuş yine yetkililerin engellerine takıldı. Bunun üzerine tamamiyle yerli olan “Vecihi-XIV” ile ikinci uçuşunu 500 kilometrelik bir mesafede, Yeşilköy ile Ankara arasında yaptı. Ardından uçağına el kondu. Hürkuş pes etmedi ve dönemin Genelkurmay Başkanı’ndan, Fevzi Çakmak’tan özel bir izin alarak uçağını geri aldı ve Çekoslavakya’dan lisans alabilmek için yola koyuldu. Orada Vecihi Hürkuş’un uçağına “dünyanın en iyi spor uçaklarından biridir” notuyla lisans verilecekti. Hatta uçağına güvenen Hürkuş iki bin kilometrelik uzaklıkta olan Prag’dan evine dönüşünü yine bu uçakla yaptı. 

Tüm bu üretkenliğinin yanında Vecihi öğrenci yetiştirmek konusunda da ısrarcıydı. Tüm engellere rağmen 1933 yılında özel bir havacılık okulu kurdu ve pilot öğrenciler yetiştirmeye başladı. Üstelik bu sivil pilotları ücretsiz yetiştirecekti. İlk Türk kadın pilot olan Bedriye Gökmen de Hürkuş’un öğrencilerinden biri olarak bu okulda yetişecekti. Bu dönemde Hürkuş’u yakından izleyen Atatürk onun “Türk Kuşu” isimli projede rol almasını istedi. Hürkuş bu teklifi kabul etti. Takvimler 1954’ü gösterdiğinde Vecihi Hürkuş ilk özel  havayolu şirketi olma özelliğini taşıyan “Hürkuş Hava Yolları”nı kurdu. Krediyle aldığı sekiz adet uçağın borçlarıyla başa çıkmaya ve karşılaştığı güçlükleri atlatmaya çalışırken devlet tarafından tüm uçakları uçuştan men edildi. Hayatının sonlarına doğru da kurduğu şirketin ardından kalan borçlar, hacizler ve davalar ile başa çıkmaya çalıştı. 1969’da Amerikalıların Ay’a ayak bastığı gün hayata gözlerini yumdu. 

HÜRKUŞ VE İCRAATLARI

  • Hürkuş, zorluklarla geçirdiği hayatını ve ilk uçağını nasıl yaptığını anlattığı kitabı “Vecihi Havada”yı 1942’de yayınladı.
  • Teknik açıdan mükemmel bir uçak olan “Vecihi-XIV”ün tüm parçaları sökülüp geri takılabiliyordu ve yerli üretimdi.
  • Hürkuş beş arkadaşı ile birlikte zirai ilaçlama yapmak amacıyla “Türk Kanadı” isimli bir şirket kurdu.
  • Hürkuş bir sivil toplum örgütü olan “Kanatlılar Birliği”ni kurdu.
  • Hürkuş “Kanatlılar” isimli 12 sayılık bir dergi çıkarttı. 
  • İstanbul - Kadıköy’de Hürkuş’un yazıları ve eserlerinin sergilendiği “Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi” var.
  • Hürkuş ilk Türk sivil pilotudur.
  • Hürkuş düşman uçağı düşüren ilk Türk pilottur. 
  • Hürkuş Türk tarihinin ilk hava saldırısını gerçekleştiren pilottur.
  • Hürkuş ilk sivil havayolu şirketini kurmuştur.
  • Hürkuş Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşlarını gerçekleştiren pilottur.

Kaynak: Uğur Okulları Gençlik ve Kariyer Dergisi U MAG, Sayı 4, Mayıs- Haziran 2018
 

Listeye Dön
Uğurlu Olmanın Tam Zamanı

Uğurlu Olmanın
Tam Zamanı

Size en yakın okulumuzu seçerek ön kayıt formunu doldurabilirsiniz.

UĞUR'A BAŞVUR
İletişim Formu
İletişim Formu
Lütfen robot olmadığınızı doğrulayınız.